bugün

entry'ler (1781)

18 ağustos 2011 beşiktaş fc alania maçı

izleyemediğimiz maç maalesef.
(bkz: biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar)

5 aralık 2010 beşiktaş bursaspor maçı

maç öncesi olaylar olmuş beşiktaş hükmen mağlup sayılsın..ehe..
sanırsam maç içine dalan bursalı da kışkırtayım,futbolculara küfredeyim olay çıksın, hükmen..
alışmış kudurmuştan beterdir.
bu arada kırmızı kart son derece ağır kararmış, öyle didi bursasporlu yönetici. bu tür uygulamalar hep beşiktaşımıza yapılır bilet hep beşiktaşımıza kesilirdi. kurallar nedense hep beşiktaşa uygulanırdı. vah vah şimdi de bursaspor'a uygulanmış. hemi de bursaspor'a, huu birileri duysun da devreye girsin olmuyor böle..

ayrıca maç öcesi olayları onalamak mümkün değil, kim çıkarmışsa kim karışmışsa bulunmalı tribünlerden uzaklaştırılmalı, bursalı ya da beşiktaşlı farketmez. hiç bir puan insan hayatından kıymetli değildir şüphesiz.

28 ekim 2010 beşiktaş mersin idmanyurdu maçı

(bkz: bir an için heyecanlandın itiraf et)

erman ahmet biraderlerin ellerinin böğründe kaldığı maç.

13 eylül 2010 galatasaray gaziantepspor maçı

ilk yarı itibarıyle galatasaray'ın oyuna ağırlığını koyamadığı maç. ısırmıyorlar hiç.
hiç pres yapmıyorlar antepli oyunculara. antep'in ileri uç elemanları biraz daha olumlu tercihler yapsalar gol yollarında, golü bulmaları işten değildi doğrusu.

baros bu liglere geln en iyi golcü ama, hakmle çok oynmaya başlamış dönüşünden sonra. aldatmaya yönelik hareketler, itirazlar, hiç gereği yok kanımca. galatasaray yakaladığı hızlı hücum fırsatlarını kullanamıyor, lüzumsuz geri paslarla pozisyonu öldürüyor.

bu maçı alır mı almazmı bilmem ama iyi değil gs. hızlı oynayamıyor.

arda'nın bu takım için ne kadar önemli olduğu ortada. bir neil var gördüğüm kadarı ile mücadele eden, hırslı, gerisinin üzerine ölü toprağı serpilmiş
gibi.

14 ağustos 2010 sivasspor galatasaray maçı

hakemin sivasspor'un penaltılarını es geçtiği, tartışılacak bir faul pozisyonu vermesiyle sivasspor'un golü bulduğu maç. krmızı kart çıkar bu maçta bu gidişle.

mehmet demirkol

(bkz: benim küfür edenim iyidir)
(bkz: hiç fenerbahçeliye küfür edenle beşiktaşlıya küfür eden bir olur mu)
sözlüklerde ettiği küfür cansiparene savunuluyor. fanatiklik sen nelere kadirsin.

arda turan

galatasarylı bazı taraftarların yediği her bokda boncuk bulma derdine düştüğü oyuncu. aklı başında olanlar hariç, zaten caner haketmişti, çocuk daha, o öyle yaptı bunu bu böyle yaptı bunu diye savunmaya çalışıyorlar. adam resmen metamorfoz geçirdi ve bir adet kabadayı haline geldi.taraftara trip atmalar, kabadayı haller. bir dur ya.
arda'ya bir şok lazım, ya kaptanlığı alınır, ya kadro dışı bırakılır, kendine gelir. bu en önce onun selameti için gerekli.

(bkz: ne oldum delisi olmak)

ayrıca kendisini diğer futbolcuların arasında fazlasıyla ayrıcalıklı hissediyor ve adeta dokunulmazlığı olduğunu düşünüyordu, geçen haftaki yuhlamalar kimyasını fena halde bozdu. bu peri padişahının oğlu ya, ona nasıl böyle yapılırdı tabi!

bir de ben gs'nin esas oğlanıyım havaları, buralar benden sorulur havaları ve mutlaka bu anlayışı diğer arkadaşlarına hissettiryor olması ve takımda guruplaşmaya neden olması. kaçınılmaz bir şey bu.

rıdvan dilmen

sözlüklerde canla başla savunulduğu kadar masum olduğunu düşünmüyorum. sevgilisinin, eşinin, eşinin ailesinin, arkadaşlarının telefonunu dinlettiği iddia edilen ( kendi bu konuda tvde herhangi bir açıklama yapmamış, şike ile ilgili olarak yapmıştır dikkatinizi çekerim) birinin kişiliğinden, dürüstlüğünden şüphe ederim, her şeyi de beklerim. nasıl oluyor da sözlükçüler bu kadar gözü kapalı savunuyor anlamıyorum. futbol dünyası ile gerçek dünyayı ayıramayan, gerçeklik algısını yitirmiş, rıdvan'ı hayal kahramanı sananlar böylesine savunabilir ancak. evet bir hayali kahraman var rıdvan diye en kahraman rıdvan o, rıdvan dilmen değil. bekleyin bakalım, yok yapmaz demekle olmuyor bu işler. kişinin iyi futbolcu iyi yorumcu olması onu kanunlardan bağımsız yapmıyor ya da suç işlemez yapmıyor. peşinen bu kabulde olan kişiler var. az biraz soluklanın.
bu tür iddialar mesela niye hakan şükür hakkında çıkmıyor? ya da ziya şengül ya da ne bileyim mehmet demirkol hakkında çıkmıyor da rıdvan hakkında çıkıyor. bu kadarı biraz tesadüf değil mi?

reha muhtar bu sene başında rıdvan'ın adı mehmet topuz'un transfer hikayelerine karıştığında, artık sadce fenerbahçeli olarak, fenerbahçeyi konuşmaluı, tek başına 3 takım hakkında da konuşmasının abes olacağını tarafsız olmadığının görüldüğünü söylemişti. haksız da değildi. nerde çetrefilli iş var içinde mubarek adam.

18 nisan 2010 fenerbahçe beşiktaş maçı

fenerbahçe'nin yancısı hüseyin gökçek ile birlikte kazanmak için "herşeyi" yaptığı maç. helal olsun azizim biliyor bu işleri.

kadın ne kadar okursa aldatma oranı o kadar artar

şişli'de, nişantaşı'nda değil, varoşların yoğun olduğu bir ilçede psikologsanız eğer bu görüşün tam tersinin geçerli olduğu düşüncesine kapılabilirsiniz. o yüzden oturduğunuz yerden sallamayın. böyle böyledir öyleyse şöyle olur diye atmaya gelmiyor bu işler. alt kültürde çok daha yaygın aldatmalar ve şaşırtıcı bir biçimde de pazara gidilip elma alımış rahatlığı ile de itiraf ediliyor.

ahmet türk yumruk yedi diye sevinen mal

benim o. bu kadarla kaldı diye seviniyorum doğrusu.

ucuz kurtulmuş. bindiği arabaya molotof kokteyli atılabilirdi, rabası geçerken bomba patlatılabilirdi mesela. şanslıymış valla yatsın kalksın dua etsin. devlet bahçeli ya da deniz baykal güneydoğu^da kırlarda korumasız bir yürüyüş yapsın bakalım yumruk mu yiyiyor, kurşun mu?
elbetteki savunmuyorum böyle bir saldırıyı. ama şiddet her nerede ve kim tarafından olursa olsun desteklenmemeli. işlerin bu noktaya gelmesine şaşırmıyorum.

beşiktaş

geriden gelip şampiyon olan ezik takımmış.
son gülen iyi güler diye bir tabir vardır bildin mi? ligin başındaki galibiyetlere 5 puan vermiyorlar hacım.habaşında ha sonunda, puan puandır, toplamda kaç puan almış ona bak sen. eğer beşiktaş her şampiyon olduğunda ehe rakipleri kötüydü diyecekseniz, hakikaten kötü rakiplersin demek ki, bildiğin kötü takımsınız yani.

rıdvan dilmen

ne söylese tersi çıkan yorumcu. ligin başında bilmem kaç serilik galibiyetler alıp puan farkını inanılmaz açan fenerbahçe ve galatasaray'dan birinin şampiyon olacağını söylemişti. sonra bursaspor'u şampiyon ilan etti.
beşiktaş aradan çıkıp şampiyon olabilir demesinden korkuyorum valla.

yazın imamın namazı çok geç okuması

bir orhan pamuk cümlesi sandım.

(bkz: imam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu)

21 mart 2010 trabzonspor galatasaray maçı

trabzonspor'un 6-1 falan alması gerekirken forvetlerinin inanılmaz beceriksizlikleri ile 1 golle kazandığı maç. tebriği fazlasıyla hakediyorlar. takım olarak çok konsantre idiler, hakettiler. bir yanda burak ,umut gibi forvetler, diğer yandan barcelona'da oynayacakken yanlışlıkla yolları gs'ye düşümüş muamelesi çekilen, yere göğe konamayan adamlar. sonuç, fark yemekten kurtulmuş bir galatasaray.

bursaspor kayseri maçını kazanırsa tur atar

bir kaç haftadır bursaspor aşkı başladı rıdvan dilmen'de . bursasporu yere göre koyamamalar, peşinen şampiyon ilan etmeler, anadolu takımları desteklesin demeye getirmeler neredeyse. galatasaray ya da beşiktaş'dan biri şampiyon olacak diye ödü kopuyor, bunu da direkt dile getiremediği için, türk futbolu vs. diye geveliyerek bursaspor'u gazlıyor.

mangal yapılırken çevresinde bekleyen kedi ahalisi

sabırla beklerler. ben kediler kadar sabırlı hayvan görmedim, vazgeçmezler. kıyamazsınız o hallerine.

ayrıca orada mangal yapanlar etraflarında toplasan 3-5 kediye bir iki parça et atmıyorlarsa gözümde insan değildirler, kusura bakmasınlar. göz hakkı diye bir şey var di mi ama.

asıl kelabalık kedi ahalisi bahçede balık kızartılıyorsa toplanır. balık kızartılırken toplananlar birlik olsa , mangalda et yapılırken toplananları döverler valla. *

beyazıt öztürk ün evi

(bkz: para var zevk yok)

sürekli kendini anlatan insanlar

hayattan soğuma nedenidir. karşısında 3 cümleyi peşpeşe söyleyemez hale gelirsiniz ve sonra hiç bir şey anlatmamaya başlarsınız. ağzınızdan sadece evet....evet...evet.. öyle mi.. hıımmm. gibi kelimeler çıkar olur. ama işin ilginci o bunu farketmez bile. kendi küçük dünyasının aksiyonları ile o kadar meşguldür, kendini dünyanın o kadar merkezine konuşlandırmıştır ki ne yapsanız boş. az görüşmekte fayda vardır.

bir de ben şunu farkettim. bir insanla ilişkiniz başlangıçtaki ilk görüşmelerde nasıl başlıyorsa öyle devam ediyor. diyelim ki bir ilişki karşınızdakinin bir sorununda mütevellit dinleyerek başladı, o ilişki sittin sene öyle gidiyor. siz hep dinleyici konumunda olmaya başlıyorsunuz. başlangıçta ilgiyle dinlediğiniz için o kişi bundan sonra herşeyinin çok ilginç olduğunu düşünüp, anlatıp sizden de aynı ilgi ile dilemenizi peşin olarak bekliyor. kenidini yaşadıklarını çok önemli sanmayı başlıyor falan.

o kadar kendine dönüktür ki bahsedilen kendi ile herhangi bir şekilde ilintisi olamayacak bir komuyu bile hemen kendi ile ilgilendirmeyi başarıyor.

evrim teorisi

(bkz: http://www.cnnturk.com/20...cikti/566978.0/index.html)